|
Post by Miss_Nefertiti on Mar 11, 2009 9:51:05 GMT 2
lala son gönderdiðin 2 mesajada bayýldýðýmý yazmadan geçemeyeceðim. Harikaydý. Sabah sabah iyi geldi.
|
|
|
Post by lala on Mar 27, 2009 12:21:16 GMT 2
mail kutumdan Aþk ve arkadaþlýk bir gün yolda karsýlaþýrlar. Aþk, kendinden emin bir þekilde sorar; ben senden daha samimi ve daha cana yakýným. Sen niye varsýn ki bu dünyada?” Arkadaþlýk cevap verir "sen gittikten sonra býraktýðýn gözyaþlarýný silmek için.... Bütün sevdiklerinize ithafen þunlarý göz önünde bulundurun: Eðer bu sabah hastalýklý deðil de saðlýklý uyanmýþ iseniz, bir hafta sonrasýný göremeyecek olan bir milyon insandan daha þanslýsýnýz Bir harp tehlikesi ile, iþkence görmek ihtimali ile ve sað kalma korkusu ile karsý karsýya deðilseniz, 500 milyon insandan daha iyisiniz. Buz dolabýnýzda yiyeceðiniz, üzerinizde elbiseniz, baþýnýzý sokup uyuyabileceðiniz bir eviniz varsa, dünyadaki insanlarýn çoðundan daha zenginsiniz Bankada ve cüzdanýnýzda para varsa, dünyanýn en imtiyazlý % 8'i arasýndasýnýz... Anneniz, babanýz sað ise ve boþanmamýþlarsa, siz bu dünyada nadir kiþilerden birisiniz Bu mesajý okuyabiliyorsanýz bu demektir ki; Birisi sizi düþündü ve bunu gönderdi.. Çünkü okuma yazma bilmeyen 2 milyar kiþiden biri deðilsiniz. Paraya ihtiyacýn yokmuþ gibi çalýþ.. Kimse seni üzmemiþ gibi sev.. Kimse seni seyretmiyormuþ gibi danset.. Kimse seni dinlemiyormuþ gibi þarki söyle.. Cennet dünyadaymýþ gibi yaþa..
|
|
|
Post by lala on May 4, 2009 8:35:02 GMT 2
Fare Öyküsü
Evin minik faresi, duvardaki çatlaktan bakarken çiftçi ve eþinin mutfakta bir paketi açtýklarýný gördü. Kendi kendine: - "Ýçinde hangi yiyecek var acaba ?" diye düþündü. Bir süre sonra gördüðü paketin bir fare kapaný olduðunu anladýðýnda yýkýlmýþtý. - "Evde bir fare kapaný var!, evde bir fare kapaný var!" diye baðýrarak telaþla bahçeye fýrladý.
Minik fareyi telaþ içinde gören tavuk, umursamaz ve bilgiç bir tavýrla baþýný kaldýrdý ve gýdakladý: - "Zavallý farecik...Bu senin sorunun benim deðil. Bana bir zararý olamaz küçücük kapanýn" dedi. Tavuktan destek bulamayan farecik bu sefer telaþla domuzun yanýna koþtu ve, - "Evde bir fare kapaný var!, evde bir fare kapaný var!" diye adeta çýrpýndý. Domuz anlayýþla karþýladý ama, - "Çok üzgünüm fare kardeþ ama dua etmekten baþka yapacaðým bir þey yok. Dualarýmda olacaðýndan emin ol" dedi.
Minik fare çaresizlik içinde ineðe döndü ve , - "Evde bir fare kapaný var, evde bir fare kapaný var!" dedi. Ýnek ; -"Bak fare kardeþ, senin için üzgünüm ama beni ilgilendirmiyor." dedi. Sonunda farecik, baþý önde umutsuz þekilde eve döndü. Çiftçinin fare tuzaðý ile bir gün tek baþýna karþýlaþmak zorunda olduðunu anladý....
O gece evin içinde sanki ölüm sessizliði vardý. Minik farecik aç ve susuzdu. Tam yorgunluktan gözleri kapanacaktý ki birden bir ses duyuldu. Gecenin sessizliðini bölen gürültü, fare kapanýndan geliyordu. Çiftçinin karýsý, ne yakalandýðýný görmek için yataðýndan fýrladý ve mutfaða koþtu. Karanlýkta kapana, zehirli bir yýlanýn kuyruðunun kýsýldýðýný fark edememiþti. Kuyruðu kapana kýsýlan yýlanýn caný yanýyordu ve aniden çiftçinin karýsýný ýsýrdý.
Çiftçi, karýsýný apar topar doktora götürdü. Doktor, zehiri temizledi sardý. Çiftçi karýsýný eve getirdi, yatýrdý. Karýsýnýn ateþi yükseldi ve bir türlü düþmüyordu. Kadýncaðýz ateþ ve ter içinde kývranýp duruyordu. Böyle durumlarda taze tavuk suyunun gerekli olduðunu herkes bilir, çiftçi de býçaðýný alýp bahçeye koþtu. Karýsý taze tavuk suyu çorbasýný içti, biraz kendine geldi. Karýsýnýn hastalýðýný duyan komþular ziyarete geldiler. Onlara ikram etmek için çiftçi domuzunu kesti......
Çiftçinin karýsý gittikçe kötüye gidiyordu. Yýlan, belli ki çok zehirliydi. Birkaç gün sonra çiftçinin karýsý iyileþemedi ve öldü. Cenazesine çok sayýda kiþi gelince hepsine yeterli et saðlamak için çiftçi ineði mezbahaya yolladý.....
Fare tüm bu olanlarý büyük üzüntü ile duvardaki deliðinden izledi. Birisi, sizi ilgilendirmediðini düþündüðünüz bir tehlike ile karþý karþýya ise hepimizin ayný tehlikede olabileceðini hatýrlayalým. Hepimiz yaþam denilen bu yolculukta yer alýyoruz. Diðerimiz için bir gözümüzü açýk tutmalý ve diðerlerini cesaretlendirmek için çaba harcamalýyýz.... ''Asýl önemli olan ve memleketi temelinden yýkan, halkýný esir eden, içerideki cephenin suskunluðudur. Mustafa Kemal Atatürk''
|
|
|
Post by lala on May 30, 2009 9:27:12 GMT 2
Dýþarýda kar... Ama kuzine içten içe öyle yanýyor ki. Kuzinenin üzerinde demir maþa...Maþanýn üzerinde de ekmek dilimleri. Aydýnlýk bir kýþ sabahý ve kýzarmýþ ekmek kokusu... Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli. Ekmek her zaman ekmek gibi... Bir kez olsun kümesten yumurta almamýþ, bir kez olsun o kýzarmýþ ekmeðin kokusunu duymamýþ ve fakat alýþveriþ merkezlerinin restoran katlarýnda, boðucu bir gürültü ve havasýzlýk içinde hamburger keyfine fit olmuþ çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaþlýyým...
Dýþarýda kar... Ýçeride kanaat... Ýçeride huzur...
Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdý. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdý hiç! Portakal kabuklarýný sobanýn üzerine dizer, kokusuna râm olurduk. Kestane közlemek bütün bir gecenin mutluluðuydu. Sonra illa ki, büyüklerin anlattýðý hikâyeler, hatýralar... Birçoðu arýzalý ve tedaviye muhtaç beyinlerden çýkma dizilerin ve filmlerin açtýðý hasarlar yerine, geniþ ve besleyici bir masal dünyasý...
Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacaðýmýz kimin aklýna gelirdi? Ekmeklerimiz el deðerek üretilirdi, saðlýklýydý, lezzetliydi ve mis gibi kokardý. Çay da kokardý... Domates de... Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânýnýn zenginliði yetiyordu.
Dýþarýda kar... Ýçeride huzur... Zam endiþesi, doðal gazýn kesilm e korkusu, yolda kalma telaþý, rejim tehlikesi... Kimin umurunda... Ne güzel cahildik. Mutluluðun resmini çiziyorduk...
Yazarý bilinmiyor.
|
|
|
Post by lala on Jun 24, 2009 9:06:13 GMT 2
Müdürümden güzel mail :)Sabah sabah iyiydi PENCERE KENARI * * * *Bu yazýyý okumanýz sadece 30 saniyenizi alacak, ve sonunda hayata ve iliþkilere bakýþ açýnýz deðiþecek.!!! * *Ýleri derecede hasta iki adam* *ayni hastane odasýndaydýlar.* *Adamlardan birinin her öðleden sonra 1* *saatliðine oturmasýna izin veriliyordu,* *ciðerlerindeki suyun* *süzülmesi için.* *Bu hastanýn yataðý* *odadaki tek pencerenin tam* *yanýndaydý. Diðer hasta ise hep sýrtüstü yatmak zorundaydý. * *Bu iki hasta saatlerce* *birbiriyle konuþur, eslerini,* *ailelerini, evlerini, islerini, askerlik anýlarýný, tatilde gittikleri yerleri anlatýrlardý birbirlerine. * *Pencerenin yanýndaki hasta,* *her öðleden sonra oturmasýna izin* *verdikleri saati diðer hastaya pencereden görebildiklerini anlatarak geçiriyordu. * *Diðer hasta hep bir sonraki günü iple çekmeye baþladý, dýþarýdaki renkli ve hareketli dünyayý dinlemek için. * * * *Pencere, içinde çok güzel bir göl olan* *parka bakýyordu. Ördekler ve* *kuðular gölde yüzerken çocuklar model bot'larýný suda yüzdürüyorlardý. * *Genç asýklar, gökkuþaðýnýn tüm renklerindeki çiçeklerin arasýnda kol kola dolaþýyorlardý. Ulu aðaçlar etrafý süslüyor, uzaktan þehrin silueti görünebiliyordu. * *Pencere kenarýndaki adam bunlarý* *muhteþem bir detayla anlatýrken,* *odanýn diðer ucunda yatan adam gözlerini kapar ve bu muhteþem manzarayý hayalinde canlandýrýrdý. * *Sýcak bir öðleden sonra,* *pencerenin yanýndaki adam geçmekte olan bir þenlik alayýný tarif etti. Diðer adam bando seslerini duyamasa bile hayalinde canlandýrabiliyordu, pencere kenarýndaki adamýn tasviriyle. * * * *Günler ve haftalar geçti.* *Bir sabah banyo yaptýrmak için su getiren gündüzcü hemþire pencere kenarýnda yatan hastanýn cansýz bedeninizle karsýlaþtý: * *uykusunda, huzur içinde ölmüþtü. * *Hüzünlendi, hastane görevlilerini cesedi dýþarý taþýmalarý için çaðýrdý. * *Uygun zaman geçtiðine kanaat getirir getirmez, diger hasta pencerenin kenarýndaki yataða taþýnmasýnýn mümkün olup olamayacaðýný sordu. Hemþire Memnuniyetle isteðini yerine getirdi, hastanýn rahat olduðundan emin olduktan sonra onu yalnýz býraktý. * *Yavaþça, duyduðu acýya aldýrmadan,* *bir dirseðine yaslanarak dýþarýdaki* *dünyaya bakmak üzere yataðýndan doðruldu adam. * *Sonunda, dýþarýyý kendi gözleriyle görme zevkini yasayabilecekti. * *Pencereden dýþarý bakabilmek için yavaþça dönmeye zorladý kendisini. * *Pencere, bos bir duvara bakýyordu. * *Adam hemþireye, vefat eden oda arkadaþýnýn pencerenin dýþýnda görünen Harika þeylerden bahsetmesine sebep olan þeyin ne olabileceðini sordu. * *Hemþirenin cevabi, ölen adamýn kör olduðu ve pencerenin önündeki duvarý görmediðiydi. * *'Sanýrým seni cesaretlendirmek istedi' dedi. * * * *Epilog: Diðer insanlarý mutlu etmek çok büyük mutluluk getirir, * *Kendi durumunuz ne olursa olsun. * *Paylaþýlan dertler yarýsý kadar üzüntü verir, paylaþýlan mutluluklar ise Ýki kati artar. * *Kendinizi zengin hissetmek istiyorsanýz, * *sahip olduðunuz ve paranýn satýn alamayacaðý her þeyi paylaþýn. * * * *Bu gün bize bir hediyedir. * *Bu yazýnýn kaynaðý bilinmiyor, fakat okuyan herkese mutluluk getirecektir. * * *
|
|
|
Post by lala on Jun 30, 2009 16:58:51 GMT 2
Bugünde þiir yazalým;) Üstaddan seçimini zekice yapmak yarýlamaktýr zafere giden yolu; diðer yarýsý kayýtsýzlýkla fethedilir. bir yanda istediðin her þeyi söyleyebilirsin, öte yanda mecbur deðilsin. ben bir þekilde ikisini de yapmayý becerdim. bu yüzden benimle bir sorununuz varsa size aittir. Charles Bukowski
|
|
|
Post by lala on Jul 18, 2009 14:37:19 GMT 2
EVLÝLÝK SANATTIR
Bülent, avucunu açmýþ kendisine doðru elini uzatan adama ters ters baktý. Elli yaþlarýnda gösteren adam, görmeye alýþtýðý hýrpani kýyafetli dilencilere benzemiyordu. Üzerindeki giysiler eski fakat temizdi. Eli yüzü temiz ve saðlýklý görünüyordu. 'Sapa saðlam adam gidip çalýþacaðýna dileniyor, belki benden daha zengindir' diye düþündü. Zaten caný çok sýkkýndý, birde sinirlenmiþti.
Alaycý bir ses tonuyla:
- Ekmek parasý mý istiyorsun ? diye sordu.
- Hayýr çikolata parasý lazým!
Bülent'in kýzgýnlýðý þaþkýnlýða döndü. Espri yeteneði olan dilencinin hali de baþka oluyor diye düþündü.
- Niye siz ekmek bulamayýnca çikolata mý yiyorsunuz?
- Hayýr. Ekmek bulamadýðýmýz günler genellikle bulgur pilavý yeriz, onu da bulamadýysak aç yatarýz.
Bülent adamýn ciddi mi konuþtuðunu yoksa dalga mý geçtiðini anlayamamýþtý.
- Bu gün karnýnýz doydu üstüne tatlý mý istedi caný nýz?
- Fakirin caný mý olur ki, tatlý istesin beyim.
- Bu bir kamera þakasý mý yoksa sen iþ bulamamýþ stendapçý mýsýn?
- Hiçbiri deðil. Sadece fakirim. Bugün karýmýn doðum günü, ona çikolata götürmek istiyorum.
- Doðum gününde yaþ pasta alýnýr bildiðim kadarýyla.
- O bizim için deðil zenginler için. Otuz yýllýk evliliðimiz boyunca ona bir kez bile yaþ pasta alamadým. Ama her doðum gününde mutlaka çikolata götürdüm. Çikolatayý çok sever.
Adamýn söyledikleri Bülent'in dikkatini çekmiþti. O akþam karýsýyla kavga etmiþ, kapýyý çarpýp kendini sokaða atmýþtý. Arabasýna da binmemiþ sahile kadar yürümüþtü. Denizi seyretmek de onu rahatlatmamýþtý. Oysa eskiden denizi seyrederken çok rahatlardý. Dalgalar sýkýntýsýný alýp götürürdü. Fakat karýsýnýn evde aðlýyor olduðunu bildiði için olsa gerek, hiçbir þey onu rahatlatmýyordu.
Dilenciyle konuþurken biraz kafasý dað ýlmýþtý. 'Acaba söyledikleri gerçek mi, yoksa uyduruyor mu' diye düþündü.
- Cebinde bir çikolata alacak para yok mu þimdi?
Bülent'in sorusu üzerine adam ceplerini boþalttý, bir nüfus cüzdanýndan baþka bir þey çýkmadý.
- Ben dilenci deðilim. Ýþim yok. Günlük çalýþýrým, ne iþ bulursam yaparým. Fakat bu gün bütün gün iþ aradým, aksilik bu ya, hiçbir iþ bulamadým.
Bülent oturduðu banký iþaret ederek yer gösterdi.
- Oturun biraz dertleþelim bari, dedi.
Adam çekingen çekingen oturdu yanýna.
- Yokmu eþin dostun, borç alacak akraban?
- Fakirin akrabalarý da fakir olur beyim. Bulurlarsa kendi karýnlarýný doyururlar.
- Dilenecek kadar çok mu seviyorsun karýný ?
- Hem de çok seviyorum. Otuz yýlýmý aydýnlattý o benim.
- Hýmmmm. Aþk hemde otuz yýl süren aþk. Hayret doðrusu! Aþkýn ömrü en fazla üç yýl diyorlar oysa. Sen otuz yýldan bahsediyorsun.
- Evet. Geçen yýllar sevgimi azaltmadýðý gibi artýrdý.
- Söyle o zaman nedir evlilikte mutluluðun sýrrý? Söylediklerine bakýlýrsa sen mutluluðun formülünü bulmuþ gibisin.
- Ben ilkokulu bile bitirmedim. Öyle formül falan bilmem.
- Formül dediysem kimya formülü sormuyorum caným. Bende altý yýllýk evliyim. Sevdiðim kadýnla evlendim, fakat mutlu deðilim. Sürekli kavga ediyoruz. Daha iki saat önce kapýyý çarptým çýktým. Evimiz, arabamýz, iþimiz, gücümüz, her þeyimiz var, ama mutlu deðiliz. Senin hiçbir þeyin yok, ama mutlusun. Para mý acaba bizi mutsuz eden?
- Hiçbir þeyim yok mu? Hayýr benim her þeyim var. Benim karým her þeyim. Sevgilim, eþim, arkadaþým, hayat yoldaþým. Hayatýmý paylaþtýðým insandan daha deðerli ve daha önemli ne olabilir ki dünyada? Sizin ev, araba, iþ diye her þey dediðiniz þeylerdir aslýnda hiçbir þey olan.
- Öyle deme, þu kadar varlýðýn içinde bile karým her þeyden þikayet ediyor. Bir de fakir olsam kim bilir ne olur?
- Altýn tasýn, kan kusana faydasý yoktur beyim. Sen kadýn ruhunu hiç anlamamýþsýn. Hiçbir kadýn iyi bir evde oturduðu, hergün çeþit çeþit yiyecekler yediði için mutlu olmaz. Bir kadýn, kocasýnýn her þeyi olduðunu bildiðinde ancak mutlu olur.
- Sizin mutluluðunuzun sýrrý bumu ?
- Olabilir. Ben karýma deðerli þeyler alamýyorum ama ona benim için ne kadar deðerli olduðunu hissettiriyorum. O da çok mutlu oluyor.
- Bir kadýna deðerli olduðunu nasýl hissettirilir?
- Küçük kýzý severek.
- Küçük kýz mý ? Hangi küçük kýz ?
- Yaþý kaç olursa olsun her kadýnýn içinde hiç büyümeyen bir küçük kýz vardýr. O kýzý ne kadar çok sever, ne kadar çok mutu edersen, o kadýný da o kadar mutlu edersin.
- Nasýl yani ?
- Küçük kýz neleri sever, nelerden hoþlanýr bir düþünün. Küçük kýzlar hep beðeni lmek, ilgi görmek isterler. Güzel olduklarýný duymaya bayýlýrlar. Kendilerine prensesmiþ gibi davranýlmasýný beklerler. Küçük kýzlar hep prenses olmayý hayal ederler. Sürprizlerden hoþlanýrlar. Biraz þýmartýlmak isterler. Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak isterler. Ýltifata doymaz küçük kýzlar. Öyle deðil mi?
- Haklýsýn. Benim dört yaþýmda bir kýzým var. Adý Ebru Her akþam boynuma sarýlýr 'babacýðým beni ne kadar seviyorsun?' diye sorar. Giysisini deðiþtirdiði zaman etrafýmda 'Baba güzel olmuþ muyum?' diye sorar durur. Güzelsin demem de yetmez ona. ' Harikasýn prenses gibi olmuþsun' demeliyim. Dünyanýn en güzel kýzý demeliyim.
- Ýþte kadýnlar bir ömür boyu bunu duymak isterler. Ben elli yaþýndaki karýma böyle davranýyorum. Ömrümüz olurda seksen, doksan yýl da yaþarsak ben ona böyle davranmaya devam edeceðim. Ona 'bebeðim' diye hitap ediyorum çok hoþuna gidiyor. 'Bebeðim bana bir çay yapar mýsýn?' dediðimde çay yapmak için nasýl koþturduðunu görmelisiniz.
- Hiç kavga etmezmisiniz siz?
- Kavga evliliðin tadý tuzu. Arada biz de tartýþýrýz. Küsüp barýþmanýn tadý ayrýdýr. Benim karým bir keçi kadar inatçýdýr. Onunla barýþmak için uðraþmak ayrý bir keyif verir bana.
- Benim eþim çok ciddi kadýndýr. Hiç küçük kýz havasý yok onda.
- Küçük kýzlar büyüdükleri zaman artýk sevgi, ilgi istemeye utanýrlar. En ciddi yada en yaþlý kadýnýn bile o küçük kýz mutlaka vardýr. Yeter ki sen o tatlý kýzý sevindirmeyi, mutlu etmeyi bil. Ve o küçük kýzý asla aldatma. Yoksa bir daha sana güvenmez ve ne yaparsan yap hep kuþkuyla bakar. Küçük kýzlar hem çabuk mutlu olurlar hemde çabuk kýrýlýrlar. Çok narindir onlar. Hoyrat elleri sevmezler. Yumuþak dokunuþlarý severler.
- Bu tavsiyeni deneyeceðim. Fakat her zaman yapabilir miyim bilmiyorum. Bazen iþlerim çok yoðun oluyor o zaman eve çok yorgun gidiyorum.
- Bu sadece bir bahane. O küçük kýzý mutlu etmek dünyanýn en kolay iþi. Çoðu zaman birkaç tatlý söz yeterli olur. Sen o küçük kýzý mutlu ettiðinde karþýlýðýný fazlasýyla alýrsýn. Artýk o seni rahat ettirmek için elinden gelen gayreti gösterir. Karýsý mutlu olmayan erkek mutlu olamaz. Mutlu olmak isteyen erkek önce hayat arkadaþýný mutlu etmelidir. Düþünsene somurtkan, mutsuz, sürekli söylenen biriyle yolculuða çýksan ne kadar mutlu olabilirsin.
- Haklýsýnda bende bütün gün ailem için çalýþýp yoruluyorum.
- Yine para, yine dýþ sebepler. Evet para önemli ve gerekli ama kadýnlar para için erkekleri sevmezler. Para geçici mutluluklar verir. Kadýnlar hediye almayý severler. Paran varsa hediye al tabi. Ama hediyeyle mutlu olmasýný bekleme. Hediyenin yanýna sevgini katmazsan hediyenin bir anlamý yoktur. Benim hiçbir zaman çok param olmad ý. Günlük kazandým günlük yedik. Bazen aç kaldýðýmýz günler oldu. Hiçbir zaman karýmýn kulaklarýna altýn küpe takamadým ama her zaman aþk sözleri fýsýldadým. Hiçbir zaman boynuna pýrlanta gerdanlýk alamadým ama hep öpücüklerle sevdim boynunu. Hiçbir zaman ona ipek elbiseler giydiremedim ama kendi bedenimle ipek elbise gibi yumuþacýk sardým bedenini ve mutlu ettim onu.
Adam ayaða kalktý.
- Bana müsaade, artýk gitmeliyim, karým merak eder. Sende git evine küçük kýzýn gönlünü al, belki o küçük kýz þimdi evde aðlayýp duruyordur.
- Bülent de ayaða kalktý. Kuvvetlice elini sýktý.
- Sizi tanýdýðýma çok memnun oldum.
Elini býraktý koluna girdi. Yolun karþýsýndaki pastaneyi gösterdi.
- Hadi gel eþin için þuradan çikolatalý pasta alalým, dedi.
Pastayý aldýlar. Adam hayatýnda ilk defa karýsýna yaþ pasta götürmenin mutluluðuyla, bin bir teþekkür ederek evginin yolu nu tuttu. Bülent de pastanenin yanýndaki manavdan karýsýnýn en sevdiði meyvelerden aldý.
Evine geldiðinde karýsý þiþmiþ gözlerle mutfak masasýnda oturmuþ su içiyordu. Bülent hiç konuþmadan meyveleri büyükçe bir tabaða döküp yýkadý., sonra eþinin önüne koydu.
- Bunlar dünyanýn en þanslý meyveleri, dedi.
Ýnci hiç konuþmadý.
- Sorsana 'niye' diye.
Ýnci kýzgýn kýzgýn:
- Niye? Diye sordu.
- Çünkü dünyanýn en güzel ve en tatlý kadýnýn midesine gidecek, dedi gayet ciddi bir ses tonuyla. Ýnci þaþýrmýþtý. Bir anda yüzünün ifadesi yumuþamýþtý.
- Bunlar senin sevdiðin meyveler, senin için aldým.
- Hayret bir þey! Her zaman kendi sevdiðin meyveleri alýrdýn. Benim hangi meyveleri sevdiðimi iyi hatýrlamýþsýn. Aslýnda bu beklediðim istediðim bir þeydi. 'bak senin sevdiðin meyveleri aldým' Ama þimdi kýymeti yok. Çünkü sana çok kýrgýným, meyve alarak gönlümü alamazsýn.
- Özür dilerim seni kýrdýðým için.
Sonra Bülent yere diz çöktü.
- Cezam neyse razýyým. Ama bir tek þey istiyorum senden. Seni delice seven bu adamý senden mahrum etme.
- Bülent yere çömelmiþ, boynu bükük bir vaziyette çok komik görünüyordu.
Ýnci kýkýr kýkýr gülmeye baþladý.
- Affetmek o kadar kolay deðil. Bakalým hangi cezalara katlanabileceksin, dedi.
Bülent iþte o zaman ona muzip muzip bakan eþinin içinde sakladýðý küçük kýzý gördü.
Bundan sonra her þey daha farklý olacak diye düþündü..
Mail kutuma 2 ay önce gelmiþ.Yeni okuyabildim.HÝkaye çok hoþuma gitti.Evliler,evlenecek olanlar,evlilikten korkanlar...Bence bu yazýyý okuyun iþin sýrrýný çözeceksiniz.Ben faydasýný gördümmü?benim bunlara hiç ihtiyacým olmadý çünkü biz böyle formülleri bilmeden evliliðimizi yürütüyoruz.HÝkaye de de dediði gibi içimizdeki çocuðu öldürmeden,çocuðumuzu unutmadan.. bu hikayede anlatýlanlar gerçekten evlilikte uygulandýmý sorunsuz yaþýyorsunuz,çümkü biz bunlarý iliþkimiz de senelerdiryaparak bugünlere geldik.
|
|
|
Post by lala on Sept 5, 2009 9:53:34 GMT 2
Ne yaptým biliyor musun Daha çok þarký söyledim Sigaraya yeniden baþladým Alýþveriþ yaptým gereksiz
Ne yaptým biliyor musun Bol bol seyahat ettim Hatta yalnýzlýk çektim Piþman oldum, kimseye söylemedim
Yani sustum genelde Bazende gülümsedim nazikçe Dinlemediðim belli olmasýn diye
Bitti buraya kadarmýþ dedim Unuttum bile dedim Avuttum kendimi sözde Ama yinede akýyor gözyaþlarým Islatýyor yastýðýmý Seni özlediðim gecelerde
Candan Erçetin þarkýsýnýn sözleri ,þincik dinledim de koyayým dedim þuracýða. Baþým hala aðrýo ;D
|
|
|
Post by lala on Oct 2, 2009 9:11:11 GMT 2
Herkes Gibisin
-------------------------------------------------------------------------------- Gönlümle bas basa düsündüm demin; Artik bir sihirsiz nefes gibisin. Simdi tâ içinde bombos kalbimin Akisleri sönen bir ses gibisin.
Mâziye karisip sevda yeminim, Bir anda unuttum seni, eminim Kalbimde kalbine yok bile kinim Bence artik sen de herkes gibisin.
«BENCE SEN DE SIMDI HERKES GIBISIN»
Gözlerim gözünde aski seçmiyor Onlardan kalbime sevda geçmiyor Ben yordum ruhumu biraz da sen yor Çünkü bence simdi herkes gibisin
Yolunu beklerken daha dün gece Kaçiyorum bugün senden gizlice Kalbime baktim da iste iyice Anladim ki sen de herkes gibisin
Büsbütün unuttum seni eminim Maziye karisti simdi yeminim Kalbimde senin için yok bile kinim Bence sen de simdi herkes gibisin --------------------------------------------------------------------------------
Nazým Hikmet
|
|
ssangel
Acemi Yorumcu
KANIMDA SENİNLE YAŞIYORUM...
Mesaj: 473
|
Post by ssangel on Oct 2, 2009 12:12:53 GMT 2
ben nazýmýn bu þiirini çok severim yaa 10 numara þiir.sözleri o kadar dürüst gelir ki kulaðýma hep okurum ara sýra...
|
|
|
Post by lala on Oct 2, 2009 12:19:55 GMT 2
Ustanýn her duruma cuk oturan bir þiiri mutlaka var ne diyebilirim Kalbimde senin için yok bile kinim Herkes gibi olanlara gitsin
|
|
ssangel
Acemi Yorumcu
KANIMDA SENİNLE YAŞIYORUM...
Mesaj: 473
|
Post by ssangel on Oct 2, 2009 12:29:15 GMT 2
lala bu þiirin facebook da da sesli videosu var.seslendiren de muhteþem.dinleyebilirsen dinle derim.baþkasýndan dinleyince hele de o adam harika okumuþsa valla insan daha da bi seviyor bu þiiri
|
|
|
Post by lala on Oct 10, 2009 10:12:22 GMT 2
Çalýþma hayatýmda müdürüm olan tek insan birtanecik personel müdürümden çookkk güzel bir mail Bir varmýþ bir yokmuþ, kadýn sabah kalkmýþ, aynaya bakmýþ ve kafasýnda yalnýz üç kýl saç görmüþ. "Hýmm, demiþ galiba bugün saçýmý örgü yapacaðým!!." Öyle de yapmýþ, günü de harika geçmiþ!!. Ertesi gün kalkmýþ, aynaya bakmýþ, Kafasýnda iki tel saç kalmýþmýþ.... "H-M-M," demiþ, "Bugün saçýmý ikiye ayýracaðým demiþ." Dediðini de yapmýþ, harika bir gün geçirmiþ Bir ertesi gene kalkmýþ, aynaya bakmýþ, kafasýnda tek tel saç var. "Tamam, tamam demiþ...artýk bugün at kuyruðu yaparým..." Öyle de yapmýþ, ve çok çok güzel bir gün geçirmiþ... Daha bir ertesi, aynaya baktýðýnda, Kafasýnda bir tek tel bile kalmamýþmýþ!!!. "WoW!" diye baðýrmýþ. "Bugün saç derdim yok!!!!" Bakýþ açýsý herþeydir!!!. Hayat, fýrtýnanýn geçmesini beklemek deðildir ki!... Yaðmurda dansetmeyi becerebilmektir!!!!!!
|
|
|
Post by lala on Oct 13, 2009 9:03:49 GMT 2
Gündende en az 3 tane ot böcek dilek sevgi maili gelir bana Bazýsýný okumadan atýyorum mailini açýklamasýný görünce ezberlemiþim ot böcek maili olduðunu anlýyorum Bu maili il defa aldým çok hoþuma gitti açýkçasý hiç okumadýðým bir yazý,hikaye ,herneyse Çookkk hooþuma gitti Vaktiyle bir bilge hoca, yýllarca yanýnda yetiþtirdiði öðrencisinin seviyesini öðrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip: "Oðlum" der, "Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarýný ve ne dediklerini öðren, gel bana bildir. Öðrenci elindeki ile çevresindeki esnafý gezmeye baþlar. Ýlk önce bir bakkal dükkanýna girer ve "Þunu kaça alýrsýnýz?" diye sorar . Bakkal parlak bir boncuða benzettiði nesneyi eline alýr; evirir çevirir; sonra: "Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasýn" der. Ýkinci olarak bir manifaturacýya gider. O da parlak bir taþa benzettiði neneye ancak bir beþ lira vermeye razý olur. Üçüncü defa bir semerciye gidir: Semerci nesneye þöyle bir bakar, "Bu der "benim semerlere iyi süs olur. Bundan "kaþ dediðimiz süslerden yaparým. Buna bir on lira veririm." En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öðrencinin elindekini görünce yerinden fýrlar. "Bu kadar deðerli bir pýrlantayý, mücevheri nereden buldun?" diye hayretle baðýrýr ve hemen ilâve eder. "Buna kaç lira istiyorsun?" Öðrenci sorar: Siz ne veriyorsunuz?" "Ne istiyorsan veririm." Öðrenci, "Hayýr veremem." diye taþý almak için uzanýnca kuyumcu yalvarmaya baþlar: "Ne olur bunu bana satýn. Dükkânýmý, evimi, hatta arsalarýmý vereyim." Öðrenci emanet olduðunu, satmaya yetkili olmadýðýný, ancak fiyat öðrenmesini istediklerini anlatýncaya kadar bir hayli dil döker. Mücevheri alýp kuyumcudan çýkan öðrencinin kafasý karma karýþýktýr. Böylesi karýþýk düþünceler içinde geriye dönmeye baþlar. Bir tarafta elindeki nesneye yüzünü buruþturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diðer tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her þeyini vermeye hazýr olan ve hatta yalvaran kiþiler.. Bilge hocasýnýn yanýna dönen öðrenci, büyük bir þaþkýnlýk içinde baþýndan geçen macerasýný anlatýr. Bilge sorar: "Bu karþýlaþtýðýn durumlarý izah edebilir misin?" Öðrenci: "Çok þaþkýným efendim, ne diyeceðimi bilemiyorum, kafam karmakarýþýk" diye cevap verir. Bilge hoca çok kýsa cevap verir: "Bir þeyin kýymetini ancak onun deðerini bilen anlar ve onun deðeri bilenin yanýnda kýymetlidir." Her insanýn hayatýnda varlýðýný ve deðerini bilen, hisseden, fark eden kuyumcular mutlaka vardýr. Mesele kuyumcuyu bulmaktadýr... Þimdi düþünün sizin kuyumcunuz kim Ben bugün eðlenecek materyal buldum
|
|
|
Post by lala on Oct 24, 2009 9:36:40 GMT 2
SÜPER DÝ , BÜYÜK ÝSKENDER, FELSEFENÝN DUAYENÝ SAYILAN ARISTO' YA BÝR MEKTUP YAZAR. ''ZAPTETTÝÐÝM TOPRAKLARDAKÝ ÝNSANLARI TAHAKKÜMÜM ALTINDA TUTABÝLMEK ÝÇÝN NELER YAPMALIYIM '' DIYE GÖRÜÞÜNÜ SORAR; 1- ÜLKENÝN ÝLERÝ GELEN ÝNSANLARINI SÜRGÜNE MÝ GÖNDEREYÝM? 2- ÜLKENÝN ÝLERÝ GELEN ÝNSANLARINI HAPSE MÝ ATAYIM ? 3- ÜLKENÝN ÝLERÝ GELEN ÝNSANLARINI KILIÇTAN MI GEÇÝREYÝM? ARÝSTO' NUN CEVABI : 1- SÜRGÜNDE TOPLANIP SANA KARÞI BAÞKALDIRIRLAR, 2- HAPÝSHANELER MÝLÝTAN YUVASI OLUR, KONTROLDEN ÇIKAR, 3- ONLARDAN SONRAKÝ KUÞAK ÝNTÝKAM HIRSIYLA BÜYÜR, TAHTINI SALLAR. ÇÖZÜM OLARAK ÞU NASÝHATI VERÝR: ''ÝNSANLARIN ARASINA NÝFAK TOHUMLARI EKECEKSÝN, BÝRBÝRLERÝYLE SAVAÞINCA HAKEM OLARAK KENDÝNÝ KABUL ETTÝRECEKSÝN, AMA ANLAÞMAYA GÝDEN BÜTÜN YOLLARI TIKAYACAKSIN. ''
|
|